AKP iktidarını halka karşı koruma paketi!
Fotoğraf: Envato
AKP ve Hükümetinin, nasıl bir demokrasi hayal ettiğinin ifadesi olan “iç güvenlik paketi”, ilgili komisyonlardan geçirilerek Meclis Genel Kuruluna getirildi.
Hükümetin bu paketteki düzenlemeleri, seçimden önce yasalaştırmak istediği anlaşılıyor. Ki, hiçbir “normal Hükümet”, seçime bu kadar yakınken, polise, jandarmaya yeni yetkiler veren, vatandaşın özgürlüklerini kısıtlayan bir düzenlemeyi, gündeme getirmez. Ancak AKP Hükümeti uzunca zamandan beri, “normal bir Hükümet” değil!
Çünkü bu Hükümet, varlığını toplumu daha çok zapturapt altına almaya bağlamış, toplumun çeşitli kesimlerinin talepleri için harekete geçmesini darbe girişimi olarak algılayan bir Hükümettir.
Onun içindir ki AKP Hükümeti;
- Gezi direnişinde özgürlük talip eden milyonların katıldığı demokratik gösterileri Hükümete karşı karanlık güç odaklarının arkasında olduğu bir darbe girişimi,
- 6-7 Ekim Kobanê’ye destek ve dayanışma gösterilerini, Cizre ya da bölgedeki kimi özgürlük talepli girişimleri Hükümete, “Çözüm Süreci”ne karşı komplo,
- Cam işçilerinin, metal işçilerinin hak temelli yasal grevlerini “Ulusal güvenliğe tehdit”,
- Üretici köylülüğün, aydınların, çevrecilerin, işçilerin…doğayı, tarih ve kültür varlıklarını koruma amaçlı mücadelelerini, Türkiye’nin ilerlemesine ve istikrarına karşı yabancı güçlerin ve yerli ajanlarının yönlendiriciliğinde mücadeleler olarak algılamaktadır!
Yani Hükümet; “iç güvenlik” derken, bir takım “provokatif girişimleri” önlemek için değil, tersine talepleri için açıkça mücadele etmek isteyen yığınları sindirmek, onları talepleri için mücadele etmekten alıkoymak için düzenlemeler yapmıştır.
Nitekim içeriği uzunca zamandan beri kamuoyu gündeminde olan, dün de gazetemizde yer alan “iç güvenlik paketi”ndeki düzenlemelerle; gösterilerde sapan kullananlara, poşu takanlara, elinde “yasak” sloganlar yazan pankart, poster taşıyanlara, yasak ifadeleri seslendirenlere… ağır cezalar getirirken aynı zamanda bugüne kadar savcılarda ve mahkemelerde olan ev ve araçların aranması, gözaltına alma, aldırma yetkisini de valilere ve polis amirlerine devrederek, ülkeyi dört başı mamur bir polis devletine dönüştürmek için çok somut bir adım atılmış olmaktadır.
Bir Hükümet, yığınların talepleri için mücadelesine karşı böyle, yasalar çıkarıyorsa, toplumsal mücadeleler tarihi bize bunun birbiriyle iç içe geçmiş iki nedeninin olduğunu söylemektedir. Ki, bunlardan birincisi; o Hükümetin öz güvenini yitirdiği, dolayısıyla var olmak için polisin, askerin, desteğine bel bağlamış olduğudur.
İkincisi ise bu, Hükümetin artık “normal” koşullarda ülkeyi yönetme gücünü (meşruiyetini, yığınların karşısındaki itibarını) yitirdiği, dolayısıyla “polis devleti”ne, faşizan yönetim uygulamalarının adım adım yasalaştırdığı bir yönetime doğru gittiği anlamına gelmektedir.
Kısacası Gezi direnişini kana bulayan, 6-7 Ekim’de Koabanê’yle dayanışmak için sadece taleplerini ifade eden yığınlara polis ve sivil kontra güçlerle saldırıp 40’tan fazla kişinin katledilmesine neden olan zihniyetle cam işçisinin, metal işçisinin grevini yasaklayan zihniyet aynı zihniyet, aynı yönetim anlayışıdır. Ve bugün bu zihniyet karşımıza, “iç güvenlik paketi” olarak çıkmaktadır. Ki, AKP iktidarının güvenliği için yasalaştırılmak istenen bu “paket”, aynı zamanda halka güvensizliğin halkın haklarını güvencesiz bırakmanın paketidir!
Kısacası bu paketteki düzenlemelerle AKP Hükümeti; hakları için greve çıkan, alanlara çıkarak hak mücadelesi veren işçilere, özgürlük talep eden Kürtlere, inanç özgürlüğü ve laik bir Türkiye isteyen Alevilere, büyük maden ve enerji tekellerine karşı topraklarını savunan köylülere, kentlerinin tarih ve kültür dokusunun inşaat firmalarının rantına dönüşmesine karşı çıkan kent emekçilerine, aydınlara, sanatçılara, güvenli bir gelecek için mücadele eden gençlere, eşit hak mücadelesi içindeki kadınlara… karşı sürdürdüğü savaşı daha bir şiddetle sürdüreceğini ilan etmektedir.
Meclisteki muhalefet partileri bu pakete karşı olduklarını söylemektedirler ve Mecliste de bu pakete karşı ciddi bir mücadele mevzisi elbette kurulabilir. Ama şu açık ki, Meclisteki mücadele ile bu paketin engellenmesi de beklenemez. Bu yüzden de asıl olarak yığınların, özgürlüklerini ve haklarını savunmak için ellerindeki her araçla mücadele etmeleri, belirleyici önemde olacaktır.
Çünkü bu “paket” onların özgürlüklerine, uzun mücadeleler sonucu kazandıkları haklarına yönelik bir saldırıdır.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00